31 Aralık 2014 Çarşamba

Hastanız var buralarda


11:35 teki gol sevincini kes, hastasıyız. Bu sene iyi gidiyorlar. Şu anda liderler.

29 Aralık 2014 Pazartesi

Kongre Süreci ve Sonrası

Başka hiç bir yerde olmayacak bir kongre yaşadık. Başka yerde böyle bir kongre yaşansa kıyamet kopar. Fakat bizlerinde gücü bir yere kadar. Mühür bunların ellerinde oldukça yapacak bir şey yok konuşmaktan başka. Çünkü arkada sahip çıkacak kimse yok. Çoğu kişinin Bayrampaşalılığı manevi. Maddi konulara girince işler değişiyor, şekiller kayıyor.
Çoğu kişi sağdan soldan duyduklarıyla konuşuyor. Ben en başından beri çoğu şeyin içinde olduğum için ilk ve son kez yazacağım. Bu yaşanılanları gördükten sonra keşke bu takım hep amatörde kalsaydı diyorum bazen. Şimdi daha önce hayatımda görmediğim adamlar en büyük Bayrampaşalı olmuş. Biz ömrümüzü bu kulübe verdik diyenlermi ararsın, gençliğinde Bayrampaşa Spor Kulübüne yardım eden belediye başkanımı ararsın, takımın hangi ligde olduğunu bile bilmeyen yöneticilermi ararsın, ömrümde görmediğim adamların senelerden beri bu tribünlerdeyim diyenlerimi ararsın, daha düne kadar ana avrat küfür ettiği başkanın yanında salona girenlermi ararsın vs.vs. Etrafımız sahte insanlarla çevrili.
İlk önce kongre öncesinden başlayalım. Uzun zamandan beri kulisler yapılıyordu. Mevcut başkan ile aramdaki muhabbeti beni tanıyan herkes biliyor, yazmama gerek yok. Ben hiç bir zaman ona kefil olmadım. O zamanda söyledim şimdide söylüyorum. Başlarda sahip çıktım, doğru yaptıkları da oldu arkasında oldum, yanlış yaptığında yanlış yapıyorsun dedim. O günkü şartlar tekrar olsun tekrar aynısını yaparım. Kendisiyle bu saatten sonra hiç bir alakam yok. Onunla ilgili konuşmak istemiyorum ama yazmam lazım. Kendisi bu oyunda piyon başka bir şey değil. Belediye ne derse onu yapar. Kongre öncesi Cemil Kara bir liste yaparak belediyeye sundu. Başkanlık için adaydı. Cemil Kara'nında hataları olmuştur, fakat hiç bir zaman bunları bilerek yapmamıştır. Yeri gelmişken son kezde yazayım. Benim Cemil Kara ile ilgili en ufak bir alakam yok. Ondan ne bir menfaatim nede bir çıkarım var. Telefon numarasını bilmem, şu ana kadar bir kez olsun telefonla bile görüşmemişimdir. Düzgün bir insan olduğunu düşündüğüm için ona destek oldum her zaman. Alt yapıda şu ana kadar kimsenin yapmadığını yaptı. Olmadık iftiralar attılar, oradan para kazandığına dair. Oradan kazansa bile hakkıdır o para ama zarar etmiştir. Alt yapı hocalarının maaşları, malzemeleri, giderlerini kim karşılıyor bir açıklasınlar bakalım. Belediyeyle işi vardır oradan para kazanıyordur diyorlar ama hiç öyle bir şey duymadım. Olsa bile buraya babasını hayrına giren adam varmı bu kulüpte ?
Neyse, Cemil Kara'nın listesi bir hafta öncesinden belediyeye sunuldu, haber bekleniyordu. Mevcut başkanında bir liste yaptığını duyduk, iki liste girecek dendi. Son güne ve dakikaya kadar belediye harici kimse başkanın kim olacağını bilmiyordu. Artık nasıl olaylar olduysa ibre mevcut başkana döndü ve tekrardan seçildi. Yerel gazetenin güven tazeledi haberi ise başlı başına komedi. Yerel gazete demişken şapkadan birden Erdal Cömert denen eleman çıktı. Benim sağda solda cep telefonumu isteyen arkadaş. Hep söylüyorum başkanında var ondan alırsın görüşmek istiyorsan. Bu adam neden bu kadar bu işin içine düştü diye düşünürken Beşiktaş olayı çıktı sonradan. Önümüzdeki günlerde büyük ihtimal Beşiktaşın pilot takımı olacak Bayrampaşa Spor Kulübü son anda bir değişiklik olmazsa. Beşiktaşlı yöneticilerle defalarca görüşüldü. Beşiktaş alt yapı direktörü Sinan hoca ve yardımcılarını Ümraniyede konuk edip takım hakkında bilgi aldı. Hangi oyuncular gelecek söylendi falan filan. Bir başka üniversite ilede görüşülüyormuş birde o konu var. Bir rakam istenmiş ne oldu o konu bilmiyorum sonra. İstenirse adını da yazarım üniversitenin. Beşiktaş olayı iyi veya kötü olur bilinmez. Fakat canlı örnekleri var. Şu ana kadar pilot takım olupta daim olan bir takım hatırlamıyorum, varsa yazarsınız. Yarın öbür gün bu takımın adının Nişantasıspor olarak görürsek kimse mala bağlamasın hazırlıklı olun, böyle bir ihtimalde var.
Kongreye tekrar dönersek, Cemil Kara, '' listeyi verdim haber bekliyorum '' dedi kongre öncesi fakat belediye nedense uygun görmedi. Bu kongreden sonra belediye bütün ipleri eline almış oldu. Bundan sonra para gelmezse tek sorumlusu belediyedir. Çünkü o listede para verecek bir tane adam yok. Listeye yazdıkları bazın yöneticilerin listede olduklarından haberi yok. Hayırlı olsun diye aranan bazı isimler yazıldıklarını bile bilmiyordu, canlı şahit oldum. Çoğu isim akp ile alakalı insanlar, belediye başkan yardımcıları ve meclis üyeleri var. Bazılarının adlarını ilk kez duyuyoruz. Eskiden sembolik olarak Bayrampaşa'dan esnaf, eski yöneticiler yazılırdı onlara bile gerek duymamışlar yada o isimlerin mevcut başkanla aynı yerde olmayacaklarını biliyorlardı herhalde. Her zaman söyledim, belediye para vermesin. Belediyenin verdiği para senin benim param. Gitsin park, bahçe yapsın. Kaldı ki bu kulübe Atila Aydıner kadar kimsede yardım etmemiştir. Cemil Kara gibi kaç seneden beri bu kulübün içinde olan ve çoğu şeyi bilen bir başkan adayı bulmuşun neden onu düşünmüyorsun. Hiç ortalarda görünmeyen İsmail Gemici'nin bağlantısı nedir kongre öncesi. Cemil Kara'nın bile listesine karışıp o ismi yazmayın demişmidir acaba ? Yedek listede olan Mehmet Kalemci hangi sıfatla futbolcular ve hocalarla görüşüyor onu merak ediyorum. Artık belediyenin hiç bir mazereti yok. Cemil Kara gelseydi çok güzel işin içinden çıkabilirlerdi. Yarın öbür gün para istendiği zaman '' siz yaptınız yönetimi, kendi başınızın çaresine bakın '' diye kolayca diyebilirlerdi. Fakat onlar ipleri ellerinde tutmaya karar verdiler. Artık burayla ilgili nasıl bir düşünceleri varsa hep beraber göreceğiz. Gönül ister ki iyi yerlere gelelim, inşallah öyle olur ama çok düşük görüyorum bu ihtimali. O alt yapı diye çırpınan arkadaşları göreceğiz önümüzdeki günlerde, bakalım neler yapacaklar, başa kim gelecek. Önümüzde günlerde belediyenin futbol akademisi ile nasıl bir bağlantı olacak bakacağız.
Son olarak bir kaç kelimede Akın Topgül'den bahsetmek istiyorum. Çok daha iyi yerlerde olacakken adamlığından buralardadır kendisi ! Şu ana kadar her şeye eyvallah deyip, sineye çekse çok daha farklı olurdu. Fakat o yanlış gördüğü her şeyi insanın yüzüne söyler o yüzden pek sevilmez bu ortamlarda. En azından yavşak olanlar tarafından. Bu takımın kurulmasında çok büyük rolü vardır, fazla kişi bilmez. Alt yapıda çıkan oyuncuların çoğunu o bulmuştur, kendisi adam gibi adamdır.
Özet olarak çok acayip bir döneme girdik. İnşallah kulüp adına çok güzel şeyler olur ama hiç umut etmiyorum. Tekrardan yönetim diye bir şey yok kulüpte. Tek bir başkan var o kadar. Diğer yönetici sıfatındaki insanları bir daha zor görürüz o tribünlerde.

12 Aralık 2014 Cuma

Harika

River Plate'yi pek sevmesemde uzun zamandan beri çok çekti herifler, böyle bir şeyi hak etmişlerdi.


2 Aralık 2014 Salı

Çalışmalar Başlasın

Uzun zaman oldu pankart yapmayalı. Kafam Seninle Güzel pankartı kaybolduğundan beri hevesim gitti. Yeni çalışmalara başlayalım. Çizimler ufaktan yol aldı. Hadi bakalım...

30 Kasım 2014 Pazar

sen yitirilmiş olan daha başından...



Sen kollarıma asla gelmemiş sevgili,
sen yitirilmiş olan daha başından,
senin hangi şarkılar gider hoşuna
hiç öğrenemedim. Vaz geçtim ben seni
gelecek anın kabaran dalgaları içinde
tanımaya çabalamaktan. İçimdeki
tüm uçsuz bucaksız imgeler – – çok uzaktaki
derinliğine hissedilen peyzaj,
şehirler, kuleler, köprüler ve patikaların tahmin-
edimedik dönemeçleri
ve şu bir vakitler nabzı tanrıların hayatıyla atan
kudretli topraklar – -
tümü, beni her zaman atlatan seni
anlamlandırmak için içimden yükselirler.
Sen, sevgili, daima hasretle seyrettiğim
bahçelersin sen. Bir kır evinde
açık bir pencere – -, ve sen daha yeni
atmışsın adımını dışarı, dalgın düşünceli
karşılamak için beni. Rast gele geçtiğim sokaklar, – -
sen onlarda az önce yürümüş ve gözden kaybolmuşsun.
Ve bazen, bir dükkanda, aynalar hala sersemlemiş
olurlardı senin orada bulunmuş olmandan, irkilmiş
geri verirlerdi benim çok ani hayalimi.Kim bilir? belki de
aynı kuş yankılanıyordu içimizden ikimizin de
ayrı ayrı, dün akşam.
Rainer Maria Rilke

25 Kasım 2014 Salı

Aykut Kocaman


Çoçukluğumda Fenerbahçeli olmasına rağmen sevdiğim enden futbolculardan bir tanesidir Aykut Kocaman. Çakallıkları olsa da bu boktan futbol dünyasında diğerlerine göre yine efendi sayılabilecek bir karakteri olduğunu düşünüyorum. Tabi benim gibi ince bir sinsiliği de var oda gözden kaçmıyor. Aslında yapmamak gerekiyor ama dediğim gibi diğerleri ile kıyasladığımız zaman yinede iyidir.
Fakat benim Aykut Kocaman denilince aklıma bunların hiç birisi gelmez. Onun ne zaman ismi geçse benim tvye ilk çıkışım gelir. Şimdi burada sanki Acun Ilıcalı'ymışın gibi yazdım da sadece bir kere çıkmıştım zaten. Aykut Kocaman ismi geçtiği zaman, ne Fenerbahçeyi şampiyon yapmışlığı nede Konyaspora teknik direktör oluşu gelir. Aykut Kocaman denilince hala Babamın başı ağrıdığı zaman taktığı, Annenim örmüş olduğu, bizim evin demirbaşı gibi bir şey olan siyah -beyaz şapka ile Star tv de Aykut Kocaman İstanbulspor 'da oynarken benim arkada maymun gibi zıplayışım gelir. Maç sonu bir hevesle eve gelmiştim. '' Tv ye çıktım, tv ye çıktım''  diye eve girmiştim bir heyecanla. Spor haberleri başlayana kadar kapattırmamıştım Star tvyi. O arkada gözüktüğüm 3 saniyeyle büyük hava atmıştım mahallede. Tabi çoçuktum o zamanlar, şimdi o İstanbulsporum amk. Onlar yüzünden hem yıllar boyunca amatörde kaldık hemde polisten bir jop yemiştim. Böyle işte...

20 Kasım 2014 Perşembe

KAHROLDUK

Herhalde uzun zamandan beri bir maça bu kadar çok üzülmemiştik. Rakip daha baskılı ve etkili oynamasına rağmen kazanacağımız bir maçta. Maça kötü başladık ve çok baskı yedik. Sağ kanat olayını iyi çözmüşler ama başarılı olamadılar. Maçı dengeleyene kadar sürekli oradan gelmeye çalıştılar. Şu sağ beke bir türlü çare bulamadık. Takımda denenmeyen adam kalmadı ama bir türlü tutmadı. Ünal bildiğim kadarıyla iyileşti ve hazır. Hoca niye hala onu düşünmüyor, devşirme sağ beklerde ısrar ediyor anlamış değilim. Furkanla, Ersinle olacak iş değil. Bu haftaki maçta mutlaka Ünal ile başlaması gerekiyor. Kenar beklerinde Ünal ve İlkeri izlemeyi özledik. Emrehan harika bir maç çıkardı. Çıkardığı topları o bile hatırlamıyordur. Golü bile çıkartıyordu ama kısmet değilmiş.
Bu maçta hocanın bariz hatası olduğunu düşünüyorum. Samet muhteşem bir gol atmış, takımı ileri çıkartan adam oyundan çıkıyor. Skor avantajı elinde, rakip tüm hatlarıyla baskıda ve defansında açıklar veriyor. Ümit çıkıp, yerine İlhan gireceğine Samet çıkıyor. Samet, İlhan ve Feridun sahada kalmış olsa ağır Trabzon defansı bu oyuncuları tutamayacak ve daha da farklı olacak skor. Birde şu penaltıları neden Samet atmaz bu takımda anlamıyorum. Resmen bu sene kabusumuz oldu penaltılar.
Çok önemli bir galibiyet olacaktı ama sonunu getiremedik. Hem puan olarak hemde moral olarak. Ne kadar ekmek o kadar köfte diye bir tabir vardır. Bu takımdan çok fazla şey beklemek zaten hayalcılık olur. Oynadığımız rakibin en vasat oyuncusu, bizim en iyi oyuncumuzdan daha fazla para alıyor. Gerçi bizimkiler pek para alamıyor ama neyse.

ALT YAPI

Alt yapıda bu sene işler U - 19 hariç kötü gidiyor. Tabi Elit lige geçip daha güçlü takımlarla mücadele etmemizin etkenide var ama bu kötü gidişata mani değil. Özellikle U - 14 ve U - 15 kategorilerinde çok kötü bir görüntü göze çarpıyor. U - 19 geçen seneden zaten belli çizgisi var. Oradan şu anda A takım seviyesinde 3 - 4 oyuncumuz var fakat alt gruplara bir an önce önlem almak gerekiyor. Artık yeni bir yapılanmamı olur yoksa başka bir olaymı bilemiyorum.
Birde bu amatör takımların Bayrampaşa'nın Elit ligde olması dolasıyla başka sahalarda oynama olayı var. Kim ne derse desin bu ilçede öncelik Bayrampaşa Spor Kulübüne aittir. Sonra amatör kulüpler gelir. Biz onlara göre değil onlar bize göre hareket etmek zorunda. Saha bulunamamasının sorumlusu Bayrampaşa Spor Kulübü değil her önüne gelene amatör kulüp kurma izni verenlerdir. Elbetteki ilçede gençlerimiz spor ile ilgilensin bunu kim istemez ama amatör kulüp ile ilçenin tek profesyonel kulübünü bir tutamazsınız. Bayrampaşa'da çoğu kişinin bile farkında olmadığı Demirspor, Beşiktaş ile Arda Turan tesislerinde kendi kafasına göre alt yapı seçmesi yapamaz. Beşiktaş çok seçme yapmak istiyorsa gider kendi tesislerinde yapar. Bütün amatör kulüpler toplanıp Bayrampaşa Spor Kulübünü şikayet edemez belediyeye. Cemil Kara gibi bir adamı harcayamaz. O gelmeden önce bu takımın alt yapısınıda biliyorduk. Her hafta 7 - 8 gol yiyen takım şu anda Elit ligde mücadele ediyor. Ben onun hakkında böyle yazdıkça beni onun adamı olmakla suçlayanlar var. Benim o adamdan ne menfaatim nede bir çıkarım var. Bir kere bile telefonla görüşmüşlüğüm yoktur. Maç günleri karşılaşırsak karşılaşırız onun haricinde ortak hiç bir noktamız yok. O adamın bu kadar işinden sonra hala onu kötülemek hainlikten başka bir olay değildir. Zaten yıllardan beri bu böyledir. Burada düşmanı dışarıda aramayacaksın, içindedir çünkü.

1 Kasım 2014 Cumartesi

bi gün öylece oturursun...

Bir gün öyle hiç amaçsız oturursun. 5 dakika sonra ne olacak, ne yaşayacaksın bilmeden. O anda aklında bu hafta şu maçı kazanmalıyız, ikizler nasıl oynayacak, Yahya'nın gol atması lazım falan geçer. Aklına kulübün borcu takılır, bir küfür edersin. Sonra '' siktir et bolum, zaman her şeyi düzeltir, bak hava mis gibi. Tatlı tatlı esiyor, yayıla yayıla otur '' dersin, 3 saniye sonra kalbine tornavida yiyeceğini bilmeden. ( gerçi herhangi bir yerime hiç yemedim ama dayım yemiş, çok acıtıyormuş oradan biliyorum )
Kafanı bir çevirirsin, sanki dünyada her şey durmuş, herkes bu ana hazırlanmış. Yaşananların hepsinin senin için kurgulandığını düşünürsün. Önünden geçen Doğan görünümlü Şahin durmuş, teyipte artık kaçıncı defa başa sarıp dinlediğini şöföründe bilmediği Müslüm babanın '' hasret rüzgarları '' şarkısı birden kesilmiş, köşedeki torbacı piçler tam malı verirken eli havada kalmış, bir yerlerden patlama sesi gelirken her şey birden kesilmiş olur.
Bir anda onunla göz göze gelirsin, aranda 30 metre olmasına rağmen. Onun o mavi gözlerini, sana deli gibi baktığını görürsün o mesafeden. Nasıl gözüktüğünü sorma işte, görürsün o anda, mesafenin önemi yoktur. Hala o gözler aynıdır. Zaten gözler hiç değişmez. Ya sana sevgi ile bakarlar, yada nefretle. Fakat bu sefer farklıdır. Sana acıma duygusuyla bakalar.
Yanında kocası vardır. O göz göze bakışarak gelinen mesafe dünyanın en uzun yolu olarak gelir sana. O mesafeden bir türlü bitmez. İşte o anda neleri kaçırdığını anlarsın. Hayatta tek pişmanlığını tadarsın. Seni seven bir insanı, saçma salak bir şey yüzünden bırakıp gitmenin cezasını çekersin.
Yanına yaklaşır, sen hala mal gibi oturursun ve gözlerinin içine bakarsın. O kafasını bir kaç saniyeliğine başka tarafa çevirir. Sen hala mal gibi bakarsın. Kafasını tekrar çevirdiğinde öyle bir bakış atarki, sana '' amına koyduğumun salağı, bak ne oldu şimdi gördünmü, ben seninle herşeye vardım. Sadece bir gel demene razıydım ama sen o ufak boktan kelimeyi düşünmedin bile. Aklın sikindeydi, kendini hiç olmayacağın bir yerde görüyordun ve hiç orada olmadın. Şimdi sikik gibi kal olduğun yerde, birisi seni kendine getirene kadar arkamdan bak '' dediğini hissedersin. Gerçi büyük ihtimal o küfürleri etmiyordur ama neyse.
Ve öylede olur. O kocasıyla gider. Gayet mutlu bir şekilde yürür ki hep mutlu olsun. Sen öylece arkadan bakıp durursun. Ta ki arkadaşın seni dürtüp, ''
''ne oldu abi, bir şeymi oldu bembeyaz olmuşsun, bir şeymi oldu ''
diyene kadar.
O an kendine gelirsin..
'' ben ne yaptın ''
diye, ama her şey için çok geçtir.
Salak salak gülümsersin, bir açıklaması yoktur.
'' onu gördüm dersin'', ''
''o kim abi ''
der karşındaki
'' boşver ''
dersin. Sonra içine öyle bir şey oturur ki tarifi olmaz. Hani '' Issız Adam '' filminde Alper salağı, dişlerini fırçalarken düşen bardaktan Ada'nın saç tokasını bulur ya ondan sonra boka batar senden öyle olursun.
Bana göre senin karşındakini sevmen hiç bir şeyi değiştirmez. Önemli olan onun seni sevmesidir. Gerçi birisinin seni sevdiğinden emin olmak zor bir olaydır ama anlarsın. Salak değilsindir herhalde. Gözlerinden anlarsın, gözler yalan söylemez. Elini tutuşundan anlarsın, o parmaklar birbirine mengene gibi geçer. Elini tuttuğu zaman ufak bir omuz hareketiyle yanına yaklaşır. Kafasını omzuna dayar. Arabadan inerken, dünyanın en güzel öpücüğünü yanağına kondurur, bunlardan anlarsın. En basiti bunlardır. Yada ne bileyim anlaman gerekir, öküz değilsindir herhalde.
Gerçi ben bunları yazdığıma göre öküzüm, anlamamışım...

30 Ekim 2014 Perşembe

Anılar

Aklıma geldikçe yazıyorum.
Tv'de İnegölspor - Karabükspor kupa maçına denk gelince senesini tam hatırlamıyorum 2 - 2 berabere kaldığımız İnegöl deplasmanı aklıma geldi. O gün ölmediysek feribotta kolay kolay bir daha ölmeyiz herhalde. Başından sonuna kadar olay bir deplasmandı.
Ocak veya Şubat ayıydı. Şu ana kadar ki en soğuk havalardan bir tanesidir herhalde. 2 otobüs yola çıktık. İlk önce feribotlar iptal, karadan gideceğiz dediler, şansımızı denedik, baktık ki feribot çalışıyor. Fakat hava resmen kopuyor. Binsek bir dert binmesek bir dert. Karadan gitsek geç kalacağız, binsek ölüm tehlikesi var. ( Bu arada '' gitme mülayim ölüm tehlikesi var '' diyen Mehtap ablamıza da selamlar ) Neyse bindik feribota. Gerçi otobüste öyle bir duman !! oldu ki ben zaten kendimde değildim. Hayatımda ilk kez kafam güzel olmuştu. Hep merak etmişimdir o kafayı o gün içmeden yaşamıştım. Değişik bir şey. Herhalde içsem 6 - 7 kişiyi öldürürüm.
Feribota bindik, ben bildiğim leylayım. Daha sallanmadan triplere girdim zaten. Feribot hareketlenmeye başlar başlamaz ben direk can yeleklerini kesmeye başladım. Biraz daha gitti feribottan sökmeye çalıştığımı hatırlıyorum can yeleğini, zor tutmuşlardı. Ben birisiyle konuştuğumu hatırlıyorum ama kendi kendime konuşuyormuşum. Atilla geldi yanıma '' kiminle konuşuyorsun '' deyince ne oluyor lan demiştim. Öyle bir sallıyor ki feribot anlatamam. Bildiğin beşik. Otursan bir ayrı bir dert, daha çok hissediyorsun. Ayaktayım fazla hissetmemek için fakat kafam iyi. O koca tırlar, otobüsler oyuncak araba gibi. Allahtan fazla araç yoktu, böyle kalabalık olsa, yan yana olsa birbirlerine vuracak o derece. Artık dua ediyoruz, bir önce gelsin diye karaya. En son hatırladığım kare, Bahadır abi bağırmaya başladı. Kimse anlamadı ilk önce ne olduğunu. Bağırdığı yöne doğru koşmaya başladık ne oluyor diye. Alt kata indik, otobüsün yanına. Bir baktık bu otobüsü tutmuş, bize bağırıyor '' tutun lan tutun, otobüs kayıyor '' diye. Bazıları tutmuştu bile. Tabi yoğun duman sahayı olduğu için onuda etkilemiş.
Bir şekilde sağ salim indik. Ama nasıl batmadan geldi o feribot hala anlamıyorum. Ya bizim kafamız çok iyiydi, bize çok sallanıyor gibi geldi, yada gerçekten çok sallandı. Tabi her zaman ki gibi yine geç kaldık maça. Stada girdiğimizde 2 - 0 öndeydik. Gollere sevinemedik bile. O kadar soğuktu ki penguenler gibi birbirimize sokulup öyle dayanmıştık. 90 + 4 te yediğimiz golle berabere bitmişti maç. Fakat biz kaçırdığımız galibiyeti değilde dönüşü düşünüyorduk. Valla karadanmı gittik, yoksa feribotlamı döndük onu hatırlamıyorum. Özet olarak ne zaman Eskihisar - Topçular feribotuna binsem o gün gelir aklıma. Büyük ihtimal bu konuda tek başıma değilimdir, o gün orada olan herkes o günü düşünüyordur.

27 Ekim 2014 Pazartesi

Dünyanın En Güzel Tribünü...

İnsanın sevdiğiyle ilgili aklına bir şey geldiği zaman ya sevinçli bir anı yada üzüntülü bir anı gelir, ortası yok. Bayrampaşa ile maziden bir bahis açılsa aklıma direk 27 Şubat 2009 gelir. ( Yazar tarih vererek yazıyı süslüyor, yoksa tarihleri aklında tutacak kadar zeki değil. Kaldı ki tarihide maçı aratarak buldu )
3.lige çıktığımız yılın son grup maçı. Ermeni cemaatinin takımı olarak bilinen Taksimspor ile Ayazağa stadında oynuyoruz. Taksimspor Türkiyenin ilk kulübü diye bilinir ama ne kadar doğru bilmiyorum. Normalde Taksimspor maçlarını Feriköyde oynuyordu ama olay çıkmasın diye maçı oraya almışlardı. Hatta bizim aldırdığımızı falan söylemişlerdi. O arkadaşların geniş bir hayal gücü var. Bizi verip Kıbrısı falan alacaklarmış, neyse. Biz grubun liderliğini garantilemişiz, onlar ise ligden düşmüş. Kısacası gazozuna bir maç. Gayet dostane bir hava var. İki takımda gayet rahat. Bir hafta önce sahamızda şampiyonluğu kutlamışız, aklımızda İstanbul şampiyonasını ve oradan da 3. lig. Şampiyonluğu kutladık diye gitme durumumuz olmadı.
Semtte takılırken Uşle Cemil abi, Kabasakal Yusuf abi, Aydın ve yanlış hatırlamıyorsan Faruk ile artık nasıl bir araya gelip karar aldıysak maça gidelim dedik. Atladık benim meşhur Uno 'ya Ayazağaya vardık. Şenol abilerde gelmişler, taş çatlasın 10 - 15 kişiyiz, hatta o kadar bile yokuz. Taksimspordan da futbolcuların eşi dostları falan.
Ayazağa stadını bilenler bilir. Böyle halı sahadan bozma bir tribün, anlatsan anlatılmaz, tarih etsen edilmez bir stad. Fakat sıcak bir stad, öyle insanı boğmuyor. Maçın hiç bir önemli yok tabi iki taraf içinde.
Taksimspor gol attı. Adamlar bir sevindi biz ulan acaba şampiyonluk maçımı falan diye tereddüte düştük. İşte futbol, amatörlük ruhu. O kadar güzel bir sevinç ki anlatılamaz. Çok güzel bir maç oluyor. Sanıyorum Yusuf abi başlattı. Öyle çekirdek yerden birden bir girdi, '' Bayrampaşa Sen Bizim Canımız '' diye. İlk önce '' ne gerek var maçı izliyoruz işte '' falan olduk ama ondan bir başladık artık ne kadar bağırdık hiç hatırlamıyorum ama benim için milyonlarca insanın bir araya gelse yaratamayacağı mükemmel bir ortam yarattık. Yoldan gelen geçenler falan bu manyaklar ne yapıyor diye maçı bırakıp bizi izlemeye başlamıştı. Normalde ben bu tür durumlar hemen bir köşeye geçip saklanırım ama o an o kadar sıcak, o kadar içten, o kadar güzeldi ki bir daha o duyguyu yaşarmıyım bilmiyorum.
Herşey çok değişti. Biz ilk yıllarımızda diğer semtlerden çok farklıydık, çok güzeldik. Şimdi herkes gibi olduk. Bunda herkesin suçu var, kimseyi suçlamaya gerek yok. Neyse bu konuya girmeme gerek yok, çıkamıyorum sonra. Bir daha o sıcaklığa, o güzelliğe dönermiyiz bilmiyorum, çok zorda. Yaparsakta bir tek biz yaparız.

Çile !!

Son zamanlarda özellikle genç arkadaşların yazdıklarına bakıyorum da bir '' çile '' muhabbetidir gidiyor. Bayrampaşa için çok çile çektik, çekiyoruz falan. Hayır siz bu çileleri çekerken biz neredeydik onu anlamıyorum. Siz hangi ara bu çileleri çektiniz, ne çilesi çektiniz. Daha takımın dün farkına varmış adamlar gelmiş çileden, arma tutkusundan bahsediyor. Her zaman insanların bu semtin takımını sevmesi için uğraştım. Zamanından da, paramdan da feragat ettim. Fakat hiç bir zaman ben daha çok seviyorum, sen daha az seviyorsun muhabbetlerine girmedim. Bunu yazma amacımda o değil. Bu işi sahiplenmeleri hoşuma gidiyor ama bu takım için çok uğraşmış insanları görmezden gelmek kendilerini ön plana çıkarmak durumunda olan bazıları var. Herkes semtinin takımını sevsin, hatta benden daha çok sevsin ama severken bokunu çıkarmasın.

23 Haziran 2014 Pazartesi

Baba

Ne yazsak boş. Çekip vursan bu kadar koymaz adama. Böyle şarkımı yapılır !!!

Yalandır hep yalan
Samanyolu geceler hep yalan
2 korku çiçeği açar gözlerimde
Oysa bakışların neden yalan?
Akşam olur demlenirim
Damla damla duman duman
Yaprağımın üstünde
Şebnem olursun kırağı çiğdem
Elimi uzatsam o da yalan
Bir gece örter üstümü 
Anlamazlarki halimi 
Yastığımdan kuşkulanırım
O da yalan o da yalan
Hırsız gibi düşlerimde
Gizli gizli sevdalanırım
Tutunurum kendime o da yalan o da yalan
Bir bildiğim kimi hala sevdiğim
Bir horoz öter susar içim
Sende sabah bende geceyarısı
Bir bildiğim kimi hala sevdiğim
Unutmuşum yalandır
Bir sen bilirsin birde ben..
Söylesem başkalarına o da yalan..

19 Mayıs 2014 Pazartesi

Anılar

Tribün dergide anılar konusunda bu eski yazımı görünce bir paylaşayım dedim. Gerçekten o sene unutulacak gibi değildi.

Geçen gün Salih kardeşimizi gördüm uzun zamandan sonra aklıma geldi paylaşayım dedim.

3. lige çıkış hikayemizi anlatayım bende. İlk tur Bursadaydı ve oradaki maçları kazandıktan sonra finallere İzmire gidiyoruz. Daha 3.lig aklımızda yokken Amatör ligin başında Salih kardeşimiz '' abi rüyamda gördüm finalde yeşil-beyaz bir takımla oynuyoruz ve 2-0 kazanıyoruz '' diyor. Bizde tabi tabi diyerek geçiştiriyoruz. İzmirdeki ilk maçımız Karşıyakada Hendek Gündoğdu. 4 takımdan en çok para harcayanı ve favorisi. Pek kimseler şans tanımıyor bize. İzmire 4 otobüs gidiyoruz ( 5 maçtan tek bu maça gidemedim buda en güzeliydi ) Maç başlıyor, adamlar 1-0 öne geçiyor, dünyam yıkılıyor. Sonra adamların penaltı atacağı haberini alıyorum ve artık bitti diyorum. Topun başına geçiyor kalecimiz Ahmetle top ayrı köşelerde fakat top üst direğe çarpıyor çizgiden top Ahmette kalıyor, maç burada dönüyor ve hemen akabinde gelişen atakta bu sefer biz penaltı kazanıyoruz. Sedat topun başına geçiyor ve 1-1 oluyor. Kendimi dışarıya atıyorum. Parka herkes telefondan maçı canlı dinliyor. 2. yarıya bomba gibi başlıyoruz Ahmet ve Ali Görkemin golleriyle maç 3-1 oluyor, son dakika bir gol yiyoruz ve o 2-3 dakika geçmiyor. En sonunda maç bitiyor ve finaldeyiz. Telefonum çalıyor telefonda Salih '' abi finaldeki rakip kim diyor'' Sultanbeyli diyorum. '' renkleri ne diyor'' yeşil - beyaz diyorum :D 

Finale İzmire 9 otobüs gidiyoruz. Herkez inanmış, yerinde duramıyor. Gece yola çıkıyoruz, sabah erken saatte İzmirdeyiz. İzmir girişinde polis durduruyor ve İzmir tüm güzelliğiyle karşımızda. Bizi direk Atatürk stadına götürüyorlar, saat 10-11 civarı, dışarı çıkmak istiyoruz, çıkamazsınız diyorlar. Neden diyoruz, güvenlik diyorlar. Israr ediyoruz, tek bir şartımız var oda üstünüzdeki atkı-forma Yeşil-kırmızı ne varsa çıkaracaksınız diyorlar yoksa saat 5 e kadar buradasınız diyorlar. Bakıyoruz ciddiler ( bu arada gittiğim deplasmanlar en katı polisleri İzmirde gördüm ötesi yok ) atkıları - formaları zulalayıp çıkıyoruz. Polisler peşimizde Kordona doğru yürümeye başlıyoruz. Polislere yakınmı diyoruz, yoksa metroya falan binelim diyoruz yakın diyorlar. Yürü yürü bitmiyor, polisler peşimizde az kaldı, az kaldı diyor. En sonunda geliyoruz, kordonda millet çimlere, etrafa dağılıyor, her tarafta yunus polisler. Kordonda biryerle kahvaltı için anlaşıyoruz, güzel bir yemekten sonra herkes etrafa dağılıyor. Cuma günü namaza gitmek için toparlarnıyoruz. Camiyi soruyoruz çoğu kişiden '' camimi, biraz uzak'' yanıtını alıyoruz. Sonradan öğreniyoruzki Konakta sadece 2 tane cami varmış. ( en azından orada bize öyle söylediler, İzmirli arkadaşlar düzeltebilir. ) Bizim Şenol abimizle hep beraber camiye giriyoruz. Namazı kılıyoruz Şenol abiyi beklemeye başlıyoruz, cemaat dağılıyor, şenol abi içeride, cenaze var cenaze namazı kılınıyor Şenol abi içeride, imam çıkıyor camide kimse kalmıyor Şenol abi hala içeride, bizde diyoruzki ulan Şenol abi içeride bağlıyor işi :lol:Neyse Şenol abi en sonunda çıkıyor, bizde abi bağladın işi dualarla ne çok dua ettin diye takılıyoruz, Şenol abiden yanıt '' yok be olum telefonu şarj ediyordum ''

Biraz daha güzel İzmirde dolaşıyoruz, artık maç saati yaklaşıyor herkesde stres artıyor, parkta beklerken stresten kustuğumu hatırlıyorum. Maç başlıyor, içeriye bir giriyoruz, Alsancak stadının alt tarafı neredeyse dolu harika bir atmosfer var. 43. dakikada Hasan sağ çaprazdan bir koyuyor, öyle bir seviniyoruzki hala o tellere nasıl geldiğimi hatırlamıyorum. İlk yarı böyle bitiyor, maçın 86. dakikasında defansın bir anlık boşluğundan adamlar kalecimiz Ahmetle karşı karşıya kalıyor. Öyle bir pozisyon olduki ölsem unutmam. Adam orta sahadan aldı topu kimse yok sadece Ahmetle o, biz artık tribünde öyle bir birbirimize sarılmışızki o pozisyonda anlatamam. Ahmet topu kurtardı, biz kendimizi yere attık, ayaklarımız boşaldı korkudan. 90. dakikada penaltı kazanıyoruz, kalecileri kırmızı kartla oyun dışı kalıyor. Oyuncu değişikliği yaptıkları için oyuncuları kaleye geçiyor. Topun başına Kaptan Sedat geçiyor ve 16 seneden sonra 3. ligdeyiz. Tabi biz golden sonra nemi yapıyoruz direk Salihin üstüne atlıyoruz. Salihe bir rüya daha gördürmemiz gerekiyor 2.lige çıkmak için. Buda o unutulmaz penaltının videosu.

2 Şubat 2014 Pazar

ARTIK MAZERET YOK

MAZERET YOK

Uzun zamandan beri yazmıyordum, bir şeyler karalayalım artık.

Geçen haftaki Kızılcahamam maçıyla biraz umutlanmıştık aslında ama bu maç bize ‘’ oturun oturduğunuz yerde, ligde kalır yeter ‘’ mesajını açık ve net olarak verdi. Biz bu maçta sadece 3 puan kaybetmedik. Bu maçı kaybetmesi durumunda büyük moral çöküntüsü yaşayacak, küme düşme korkusunu en çok yaşayan takımlardan bir tanesine inanılmaz bir moral verdik. Maç sonu adamlar bile şu durumda galip geldiklerine inanamadı. Sadece dirençli ve kuvvetli bir takım olma dışında hiçbir özelliği olmayan bir takımdı Pazarspor. Biraz üstüne gidilmesi durumunda dağılması muhtemeldi ama üstüne gitmeyi bırakın yanından bile geçemedik. Ben açıkçası ikinci yarıda kötü oynamamıza rağmen rüzgarı arkasına almış, 10 kişi kalmış bir takımı bir şekilde geçeceğimizi düşünüyordum ama büyük hayal kırıklığı oldu. Ahh diyeceğimiz bir kornet pozisyonu dışında pozisyonumuz yok, aynısı rakip içinde geçerli. Sadece 3 kişi ile geldikleri kornerden gol bularak galip geldiler. Geçen haftada yediğimiz goller duran toptan. Bu haftada aynı saçma sapan golleri yedik. Duran toplarda sene başından beri felaketiz.

Geçen haftada bu haftada Gökhanın sol açıkta oynamasına bir anlam veremedim. Tufan tek forvet olarak Kızılcahamam maçında gayet iyi, bu maçta vasat idi. Onu orada oynamasına bir şey demiyorum ama Gökhanın sol çizgide oynamasına anlam veremiyorum. Caner ‘i ben bir maç başlarken gördüm birde 37. dakikada tribünlerin önüne geldiği zaman fark ettim. O dakikaya kadar maçtamıydı inanın bilmiyorum. Bir ara acaba soyunma odasına bir şeyler içmeyemi gitti diye düşündüm. Son derece etkisizdi. Bundan sonra Okanla başlamak daha doğru gibi. Biraz fazla topu sevsede en azından adam eksiltme yeteneği var, faul alıyor fayda sağlıyor. Hüseyin ne zaman düzelecek merak ediyorum. Onu çok tutan birisi olarak görüyorum ki o sakatlanmadan önceki Hüseyinden eser yok. Hayrullah bu takımın bence en önemli oyuncusu. Bu ligde her takımda oynayacak kapasite ve yetenekte bir oyuncu. Kızılcahamam maçında da takımın en iyisiydi hatta bu maçta da takımın ayakta kalan tek oyuncusuydu diyebilirim ama o maç sonunda gördüğü kartın hiçbir mazereti ve açıklaması yok. Maç bitmiş, sarı kartın var hakeme itiraza gidiyorsun. Takımın en önemli oyuncusunun bu kadar basit ve amatörce kart görme lüksü yok.


Herkes bu takıma golcü gerektiğini düşünüyor ama ben forvet arkası, tabiri caizse 10 numara eksiği olduğunu düşünüyorum. Oyun kurucu, gol pası verecek oyuncu eksikliği o kadar göze çarpıyor ki mecbur olarak duran toplardan gol atma seçeneği dışında yapacağımız bir şey kalmıyor, oda biraz şans işi. Kısaca çok çok önemli bir karşılaşmadan mağlup ayrıldık ve alt sıralardan kopma adına büyük fırsat tepip kendimizi riske attık. Bandırmaspor ve Tepecikspor gibi bu ligin iyi takımlarıyla arka arkaya oynayacağız. Oradan nasıl sonuçlar alacağız hiç bilmiyorum ama bu sene bize rahat yok gibi gözüküyor. Sene başından beri futbolcular zor koşullarda olduklarını, paralarını alamadıklarını biliyoruz. Bu durumda futbolcuların haklı olduklarını ve arkalarında oldukları taraftarlar olarak defalarca ifade ettik ama artık mazeret yok. İçeride dışarıda takımını bu kadar destekleyen, yalnız bırakmayan başka bir taraftar topluluğu bulamazlar. Bir çok insan zamanından, parasından, ailesinden feragat ediyor maçlara geliyor ve bunun karşılığını bekliyor. Bu taraftar kesinlikle daha fazlasını hak ediyor ve bekliyor. Bu insanları daha fazla üzmeden toparlanmalarını ve yüzümüzü güldürmelerini bekliyoruz. Hayırlısı neyse o olsun.