27 Ekim 2014 Pazartesi

Dünyanın En Güzel Tribünü...

İnsanın sevdiğiyle ilgili aklına bir şey geldiği zaman ya sevinçli bir anı yada üzüntülü bir anı gelir, ortası yok. Bayrampaşa ile maziden bir bahis açılsa aklıma direk 27 Şubat 2009 gelir. ( Yazar tarih vererek yazıyı süslüyor, yoksa tarihleri aklında tutacak kadar zeki değil. Kaldı ki tarihide maçı aratarak buldu )
3.lige çıktığımız yılın son grup maçı. Ermeni cemaatinin takımı olarak bilinen Taksimspor ile Ayazağa stadında oynuyoruz. Taksimspor Türkiyenin ilk kulübü diye bilinir ama ne kadar doğru bilmiyorum. Normalde Taksimspor maçlarını Feriköyde oynuyordu ama olay çıkmasın diye maçı oraya almışlardı. Hatta bizim aldırdığımızı falan söylemişlerdi. O arkadaşların geniş bir hayal gücü var. Bizi verip Kıbrısı falan alacaklarmış, neyse. Biz grubun liderliğini garantilemişiz, onlar ise ligden düşmüş. Kısacası gazozuna bir maç. Gayet dostane bir hava var. İki takımda gayet rahat. Bir hafta önce sahamızda şampiyonluğu kutlamışız, aklımızda İstanbul şampiyonasını ve oradan da 3. lig. Şampiyonluğu kutladık diye gitme durumumuz olmadı.
Semtte takılırken Uşle Cemil abi, Kabasakal Yusuf abi, Aydın ve yanlış hatırlamıyorsan Faruk ile artık nasıl bir araya gelip karar aldıysak maça gidelim dedik. Atladık benim meşhur Uno 'ya Ayazağaya vardık. Şenol abilerde gelmişler, taş çatlasın 10 - 15 kişiyiz, hatta o kadar bile yokuz. Taksimspordan da futbolcuların eşi dostları falan.
Ayazağa stadını bilenler bilir. Böyle halı sahadan bozma bir tribün, anlatsan anlatılmaz, tarih etsen edilmez bir stad. Fakat sıcak bir stad, öyle insanı boğmuyor. Maçın hiç bir önemli yok tabi iki taraf içinde.
Taksimspor gol attı. Adamlar bir sevindi biz ulan acaba şampiyonluk maçımı falan diye tereddüte düştük. İşte futbol, amatörlük ruhu. O kadar güzel bir sevinç ki anlatılamaz. Çok güzel bir maç oluyor. Sanıyorum Yusuf abi başlattı. Öyle çekirdek yerden birden bir girdi, '' Bayrampaşa Sen Bizim Canımız '' diye. İlk önce '' ne gerek var maçı izliyoruz işte '' falan olduk ama ondan bir başladık artık ne kadar bağırdık hiç hatırlamıyorum ama benim için milyonlarca insanın bir araya gelse yaratamayacağı mükemmel bir ortam yarattık. Yoldan gelen geçenler falan bu manyaklar ne yapıyor diye maçı bırakıp bizi izlemeye başlamıştı. Normalde ben bu tür durumlar hemen bir köşeye geçip saklanırım ama o an o kadar sıcak, o kadar içten, o kadar güzeldi ki bir daha o duyguyu yaşarmıyım bilmiyorum.
Herşey çok değişti. Biz ilk yıllarımızda diğer semtlerden çok farklıydık, çok güzeldik. Şimdi herkes gibi olduk. Bunda herkesin suçu var, kimseyi suçlamaya gerek yok. Neyse bu konuya girmeme gerek yok, çıkamıyorum sonra. Bir daha o sıcaklığa, o güzelliğe dönermiyiz bilmiyorum, çok zorda. Yaparsakta bir tek biz yaparız.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder